Yeni yıla karamsar başlamayın
Ne yazık ki başaramadım sanırım ve konuya verimlilik kavramından giriş yaparak başladım.
Her alanda verimlilik şart gerçekten.
Süpermarketler dünyasında çok daha derin bir konu bu. Üstelik giderek cirolarını artırmasına karşın, giderlerindeki şişkinliği önleyemeyen zincir marketler için acilen ilgilenmesi elzem olan bir alan. Yoksa halleri perişan…
Aslında, bunu daha da ileriye taşımak zorundayız. Zira ‘Sürdürülebilir Verimlilik’ kavramının, firmaların ayakta kalabilmesine, rekabet edebilmesine ve hatta yeni satın almalar yaparak büyüyebilmesine neden olacağının altını çizmek gerek… En azından Batı dünyasında böyle!
Birleşmeler hayal satın almalar gerçek!
Ülkemizde de zaman zaman denenen, fakat başarılı olamayan ‘birleşmeler’ konusuna da girmeliyim.
Öngörüm o dur ki; ülkemde perakende birleşmeleri hayal.
Ama satın-almalar her zaman, gerçek olacak.
Nitekim ulus olarak en çok anlattığımız, birbirimize ders verdiğimiz hikâyeler, ‘birlikten, kuvvet doğar’ minvali üzerine olsa da; birleşenler de, içlerinde güç savaşı vermeden duramıyor ki…
Huyumuz kurusun!
Ve dikkat ediniz, birleşerek büyümeleri değil; satın alınarak/el değiştirilerek gelinen perakende bileşenlerini görüyorsunuz.
Zamanı verimlilikten yana iyi kullanamayan dostlar ise, ne yazık ki birer birer eriyip gidiyor.
Ekonomik durum
Diyorlar ki:
Gayri Safi Milli Hâsıla büyüyor,
Enflasyon düşüşü ve/veya sabit kalması iyi,
Türkiye ‘yatırım yapılabilir ülke’ sınıfında,
Yabancılar ülkeyi mesken tuttu,
Turizm aksasa da, turist eksik değil hani,
Konut ve arazi alımı yabancılara serbest,
Nüfus artışı maşallah! Hala genç nüfus, bir şans(?)
En tepeden ‘en az 3 çocuk’ isteniyor,
İstatistik uzmanları(?) ‘aslında 4 çocuk’ diyebiliyor…
Hiç de kötü senaryoları yazmadım dikkat ederseniz. Ve son cümleye ulaştığımda, yüzüm biraz gerildi, yorum katmak zorunda kaldım:
Dünyaya, sanayi/teknoloji filan değil, emek gücü ihraç edeceğiz demek ki…
AB ülkelerinin perakendesinde yıkım çok yakında
Alışveriş noktalarından bazıları, müze olacaksa da bir gün; hız kesmeden pıtrak gibi çoğalıyor. Durma trendine girdiyse de, bu ölçek daha uzun süre devam edecek. Doğru yönetimler her zaman tercih edilecek elbette…
Yerel zincirlerin, ciro artış oranları (büyüme değil) hala uluslararası oyunculardan ve de büyüklerden daha yüksek…
Tekstildeki markalarımız yaban ellerde de mağaza sayılarını artırıp, yeni çıkışlar deniyor…
Market zincirlerinden ve üreticilerin yurt dışı deneyimleri hız kazanacak sanki...
Otomotiv ihracatı dünyaya entegre olmuşsa da belirsizlik yaka silkeletiyor…
‘Aman ekonomik dengem bozulmasın’ diyen, bir sınıf da türemiş artık…
Avrupa daralmış, iğne ipliğe dönecek mübarekler. Euro dolar karşısında erise de para arzı fazla olan ülkeler/sermayeler için, biz gibi genç nüfuslar, her zaman ilgilerini çekecek...
Denen o ki, AB ülkelerindeki perakende dünyasında büyük yıkım, çok yakında; ramak var…
Biz de, inşaat sektörü mü? Perakendenin henüz organize olamayan zincirleri mi? Hangisi?
Anahtar ülke Türkiye
Çok kaba hatlarıyla ve de adres gösterip hiç kimseyi kırmadan/dökmeden yapılan bu tespitlerden sonra, hareket tarzını da öngörmemiz gerekiyor ki, sektöre minicik bir faydası olsun:
Sıkışan ekonominin, emperyal güçleri, para çıkışlarını, doğru fonlara yönlendirecek. Başka yolu yok!
Sanayi ve teknoloji koridorlarına hiç girmeden devam edersek; Rusya, Polonya ve Çin; perakende dünyasındaki şansını kullandı, kullanmaya da devam ediyor.
Anahtar ülkelerden biri de, biliniz ki hala Türkiye!
Ve madem birleşerek ulusal bir güç olamayacak bir perakende dünyasında yer alıyorsunuz; emin olun, elin devasa fonları gelip; sektörde verimli olamayan, daralan/sıkışan/bunalan oyuncuları ‘hüüüp’ yapacak…
Şimdi; yeni yılın ilk hatırlatması. Lütfen, dikkat buyurunuz
Nakit akış tabloları sorunlu ve şube açarak irileşmeyi deneyen, ama verimli seviyede kalamayan perakendeci dostlar; aç-gözlü fonlara, kendilerini istedikleri gibi pazarlayabilirse ne ala…
İyi rakamlara satamazlarsa (aslında doğrusu çakamazlarsa) ‘vatan, millet, Sakarya’ edebiyatının, kimseye faydası olmayacak.