Ramazan ayında fiyat artışı olmasın

Sıcaklığın arttığı bir yaz ayında ramazan ayı geldi. Her ramazan ayında sektörümüz, gelen taleplerle hareketlenir.

Daha önceki yıllarda bu hareketlerden ve gelen yoğun taleplerden dolayı bazen fiyat artışları yaşanırdı. Ancak son birkaç yıldır tam tersine sektörümüzün önemli oyuncularının sağduyulu yaklaşımları sayesinde ciddi fiyat artışı yaşanmıyor. Bu ramazan ayında da ciddi fiyat artışları yaşanmayacağını düşünüyorum. Bazı ürünlerde fiyat yükselmesi yönünde baskılar olmasına rağmen, aşırı bir talebin olmaması bu fiyat yükselme beklentilerini kırıyor. Ama ramazandan sonra bazı ürünlerde fiyat artışı yaşanabilir. Bu artışı tetikleyecek unsur muhtemelen yurt dışı hareketleri ve taleplerinden kaynaklanabilir. Genel olarak ülkemiz baklagil üretiminde bu yıl da sadece yeşil mercimek ve barbunya fasulye üretimindeki ekiliş azlığı nedeniyle sorun yaşanabileceğini öngörüyorum. Ayrıca nohutta verimsizlik kaynaklı rekolte azlığı yaşanma ihtimali konuşuluyor. Geçen yıl kırmızı mercimek üretiminde bir önceki yıla nazaran rekolte artışı olmasına rağmen sıkıntı yaşanmıştı. Ancak bu yıl hem kırmızı mercimekte hem de buğday rekoltelerinde artış yaşandı. Geçtiğimiz yıl ve bu yıl yağışlar Mayıs sonu - Haziran başında hasat edilen kırmızı mercimeğin üretimine olumlu katkı sağlarken, aşırı yağışlardan dolayı buğdayda bazı bölgelerde verim kaybına neden oldu. Deyim yerindeyse bazı bölgelere fayda sağladı, bazı bölgelerde ise hasara neden oldu.2010 yılında yeşil mercimek, barbunya ve fasulyede daha önceki yıllarda olduğu gibi düşük rekoltelerin devam ettiğini ve değişiklik olmadığını gördük. 2010 yılında özellikle buğdaya dayalı ürünlerde, örneğin bulgur fiyatlarında ciddi fiyat artışları yaşanmadığı gibi, buğday rekoltelerindeki artıştan dolayı daha önceki yılllara nazaran fiyatlarda düşüşler yaşandı. Bu yıl özellikle dünyadaki buğday üretim ve ticari hareketlerinin izlenmesi, ihtiyacımızı karşılayacak uygun pozisyonun alınmasında fayda görüyorum.Bakliyat sektörü olarak, bu sezonu dönemsel bazda, bazen durgun bazen hareketli olarak geçirdik. Bu hareketler, dünya fiyatlarındaki yükselme ve düşüşlerden dolayı da, dünyadaki genel seyire paralel bir şekilde devam etti. Ülkemizdeki pirinç üretimi, mevsimsel değişimlere rağmen, geçmiş yıllara nazaran her yıl artış gösteriyor ve yurt dışından ithal ettiğimiz miktar azalıyor. Pirinçte üretimimiz yaklaşık 480 bin, tüketimimiz 500/600 bin ton civarında. Dolayısıyla aradaki tüketim farkı yurt dışından ithal ediliyor. Kırmızı mercimekte 2007 yılında, ortalama üretimimiz 500 bin, tüketimimiz yaklaşık 250 bin ton civarında. Tüketim fazlamızı da ihraç ediyorduk. Ama 2008 yılında, kırmızı mercimeğin yoğun olarak üretildiği Güneydoğu Anadolu Bölgesi kuraklıktan etkilendiği için, geçmiş yıllara nazaran üretim kaybımız 200 bin ton civarında olmuştu. Ancak bu yıl mercimek rekoltesinin bir önceki yıldan daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu rekolte artışı fiyatlara yansımadı. Geçen yıl toptan bazda ortalama olarak 1,40- 1,50 TL ye kadar gerilemiş olan kırmızı mercimek bu rekolte artışına rağmen 1,70 gibi bir fiyat artışıyla başladı. Bunda mal arzından ziyade dış dünyadaki önemli üreticilerin ekiliş, rekolte kayıpları ve taleplerindeki değişim önemli bir etken oldu.Yeşil mercimek üretiminin 25 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor, tüketim farkı da ithalatla karşılanıyor.Nohut üretimimiz geçen yıl yaklaşık 500 bin ton civarındaydı ve sadece bu üründe 2009 yılına kadar, hiç sıkıntı yaşamadık. Çiftçilerden gelen raporlar bu yıl nohutta kısmen verim kaybı yaşanacağı yönünde. Beyaz Fasulye ve barbunyada da yaklaşık üretimimiz 200, tüketimimiz 250 bin ton civarında. 2010 yılı buğday üretimimiz yaklaşık 21 milyon ton. Bakliyat sektöründe de satılan bulgurun hammaddesi buğday. Dolayısıyla 2010 yılındaki buğdayda, dolayısıyla bulgurda sorun yaşanmadı. Ancak bu yıl daha dikkatli davranmamız gerekiyor. 2010 yılında buğdaydaki rekolte artışı, bulgurda ciddi anlamda bir fiyat artışı yaşanmamasına neden oldu. Ülkemiz çok önemli bir coğrafi konum ve kaynaklara sahip. Bu süreçte küresel etkilerden az veya çok etkilenmek, bizlerin ortak çaba, çalışma ve girişimlerimizle direk olarak ilintili. Eğer sahip olduğumuz kaynakları doğru ve verimli bir şekilde kullanırsak, küresel krizleri fırsatlara dönüştürebileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla üretmek ana hedefimiz olmalı. Bu yıl, vizelerin kaldırılması komşu ülkelerle ticaretimizin artmasına neden oldu. Ramazan ayında bazı bakliyat ürünlerinde komşu ülkelerden ciddi talepler geldi. Nereden bakarsak bakalım, tarımsal üretimimizi artırmamız gerekiyor ki içeride fiyatlarımız yükselmesin, tüketicilerimiz ucuz bakliyat tüketsin, üretim fazlamızı da komşularımız ve dünyaya satalım.Daha üretken bir ülke dileklerimle, şimdiden Ramazan Bayramınızı kutlarım.