Üç kutuplu perakendede köşe kapmaca
Belirli dönemlerde organize perakende ve organize olmayan perakende tartışıldı. Daha sonraları bu tanıma, yerel ve ulusal perakende kavramları eklendi bir anlamda. Tanımlarla çok fazla uğraşmamak daha iyi, bugün herkes herkesin nerede olduğunu iyi biliyor. Bu konuda portal kataloglarından, yayınlanmış onlarca araştırmaya uzanan geniş bir yelpazede cevapları bulmak mümkün
Günümüz perakendeciliğinde önce hipermarket formatında önemli mücadeleler yaşandı. Büyük mağazalar ayrı bir çekim gücü oluşturuyordu. Bugün de çok fazla oluşturmadıklarını söylemek zor sayılabilir. Büyük mağazacılık özellikle Carrefour Kozyatağı’ndan sonra önemli bir ivme kazandı.
Migros aynı dönemde önemli hamleler yapmaya başladı. Bunu bildiğimiz gibi diğer ulusal perakendeciler izledi. Yerel zincirler içerisinde de bu konuda önemli yatırımlar yapan firmalarımız oldu ve halen devam edenler var. Her ne kadar yaygınlaşan daha küçük metrekaredeki mağaza formatları neticesinde büyük hipermarketlere ilgi biraz azaldıysa da işin temelinde yatan ana sorun metrekare verimliliğin azalması. Bence bu konuda önemli gelişmelerden birisi yaygınlaşan mağazacılık neticesinde tüketicilerin mağaza tercihlerinde yer alan yakınlık faktörünün daha üst sıralara tırmanması. Müşteriler daha yakın ve kolay ulaşabildikleri onlarca iyi mağaza ve markayla karşılaştılar. Cadde mağazacılığının örnekleri, yan yana, karşı karşıya ve çaprazda sıralandı. Bu konudaki savaş doğallıkla bugün de devam ediyor ve organik ile inorganik büyümeleri de içererek devam edecek. Konsolidasyonlar, ortaklıklar, arayışlar ve yeni açılan konsept mağazalar yaygınlaşıyor. Ağırlıklı olarak 500–800 ve 1200–1500 metrekare formatında geniş bir yelpazede yer alan mağazalarda yerel zincirler ile ulusal zincirlerin rekabetine sahne oluyor. Organize ve geleneksel perakende ile ilgili bir tabloyu aşağıda aktarıyorum:
Evet, birinci kutup olarak hipermarketlere, ikinci kutupta ise süpermarketlere değinmeye çalıştım.
Tabloya baktığımızda ve biraz da nereden bakıldığına bağlı olarak daha yapılacak çok şey olduğu görülüyor. Aynı rapordan önemli bir tabloyu daha aktarmak istiyorum.
“ Sosyo – ekonomik gruplar açısından bakıldığında, AB grubunun gelire bağlı yüksek harcama potansiyelinin yanında, Türkiye’de en fazla harcamayı C 1 grubunun yaptığı görülüyot. Yüksek Sosyo Ekonomik Statü (SES) grupları AVM’leri tercih ederken, cadde alışverişçileri arasında alt orta – alt SES ağırlıkta yer alıyor.” Kaynak: TOBB Türkiye Perakendecilik Meclisi Sektör Raporu
Üçüncü kutup benzetmeme gelince, bu formatta yer alan indirim marketleri ve aralarındaki yarış. Son satın almalardan sonra bu konudaki yoğunlaşma biraz daha düşündürücü oldu kanımca. Bu bağlamda bu tip mağazaların metrajlarının da verdiği avantajla ve belki de ufuktaki perakende yasası öncesi, stratejik noktalar tutulmak isteniyor ve buna paralel el değiştirmeler yaşanıyor ve yaşanacakta.
Bu formatta, yerel zincirler içerisinde de yatırım yapanlar ve bu tip mağazalarının sayısını arttıranlar var. Öte yandan da cazip bir pasta olan “satılık olmasa da, satılabilir olan” Migros – Tansaş ve Macro Center’lar dengeleri oldukça değiştirebilecek operasyonlara neden olurlar. Tek kutupluluktansa, çok kutupluluk gene de daha iyi diyorum.
“Fırsatlar, yakalandıkça çoğalır.”
Sun Tzu