Bırakın fikirleriniz umut olsun

Bize gelen fikri genelde “saçma” ya da “bize uymaz” diye geri çeviriyoruz… Lütfen önyargılı olmayalım. Albert Einsten şöyle demiştir: “Ortaya atılan yeni fikirlerde bir ilginçlik, saçmalık yoksa bu fikirde umut yok demektir.” Dahası başlangıçta aptalca imiş gibi görünen bir fikir, başka fikirlerle birleşince çok yararlı işlere ve başarılara vesile olabilir.

İnsanın problem üreten ve problem çözen yönü, onu diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliğidir. İnsanoğlu daha yaratılırken problemlerini çözmede kullanabileceği her türlü donanıma sahiptir. Tabi ki bu donanımların çalışır hale gelmesi ise, öğrenmeyle, tanımayla ve eğitimle gerçekleşir. İnsanların ve toplumların problemlerini çözmedeki başarıları da donanımlarının zenginliğine ve onun kullanılabilirliğine bağlıdır.

 

Analitik (tahlilci) düşünmeyle üretilen çözümler, mantıki olması, tek veya az sayıda cevabı ihtiva etmesi, cevapların belli bir eksende kesişmesi ve dikey yığılım özellikleriyle karakteristiktir.

 

Alternatifli sıra dışı düşünme ise, hayal gücü gerektirir ve insanı pek çok muhtemel cevaba veya düşünceye götürür. Alternatifli sıra dışı düşünme, daha önce aralarında ilişki kurulmamış nesneler veya düşünceler arasında münasebet kurulmasını sağlar.

 

Alternatifli sıra dışı düşünme biçimi ile üretilen fikirler dizisi içinden uygulanabilir olanları tespit etmek için, analitik düşünmenin ve yöntemlerinin kullanılması gerekir. Her iki düşünce biçimi birbirinin tamamlayıcısı olduğundan problemlerin çözümü farkında olunsun veya olunmasın, hem alternatifli-sıra dışı, hem de analitik düşünmeyi gerekli kılar.

 

Peki, bunlar yetiyor mu problem çözmeye? Problemimiz varken başka bireylerin fikirlerine ihtiyacımız olmuyor mu? Daha önemlisi bu fikirleri istemeyi biliyor muyuz? Daha da önemlisi aldığımız fikirleri nasıl bir araya getirip çözüme ulaşıyoruz. Benim size naçizane tavsiyem; bol bol fikir üretin ve fikir ürettirin çalışanlarınıza. Tabi ki bununda yöntemleri var.

 

Beyin fırtınasının temel prensibi şudur: Bir problemi çözmekle görevlendirilen bir grubun üyeleri mümkün olduğu kadar çok fikir üretirler. Buradaki problem illâ da bir sıkıntılı durum olmayabilir. Olumlu bir problem de olabilir. Meselâ bir şirket, yılsonunda elde ettiği kârı en verimli bir şekilde nasıl kullanacağını bir beyin fırtınası seansı ile halledebilir. Beyin fırtınası seanslarında üretilen fikirler mantıksız, sıra dışı, çılgınca ve görünüşte imkânsız olabilirler. Burada temel kaide, kesinlikle eleştiri ve kritik olmaması. “Nasıl olur?, bu da mı olur ? yahu, hadi be sende!, kafayı mı yedin!?” türünden sözler henüz yeni ortaya çıkmış veya çıkacak olan fikri hemen yok edebilir.

 

Amerikalı Edwin Land 1943′te sahilde küçük kızının fotoğrafını çektiği zaman kızı sabırsızlıkla, “Baba! Niçin resmi hemen şimdi göremiyorum?” diye sormuştu. Bu soru babayı düşünmeye sevk etti. Düşünmesinin semeresini ise, ona ün kazandıran Polaroid makineyi geliştirerek gördü. Burada küçük kızın, o güne kadar düşünülmemiş veya hayata geçirilememiş bir olay için babasına ilham kaynağı olmuştur. Beyin fırtınası yeni keşif ve icatlara zemin hazırlayan yollardan biridir.

 

Aptalca fikir yoktur! Serbest bırakın fikirleriniz umut olsun.

 

Her zamanki gibi sevgi ile…