Kime ve neye göre verimlilik
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde verimlilik çok önemli bir kavram haline geldi. Bugün, verimlilik düzeyi ile bir taraftan refah, yaşam düzeyi, gelir bölüşümü gibi makro konular, diğer yandan da ücretler, maliyetler gibi temel değişkenler arasında somut ilişkiler kuruluyor. Söz ücret ve maliyetlerden açılmışken; özellikle çalışanları motive etmede ilk akla gelen çözümlerden "maaş artırımı" ve "primler"in iyice kısıldığı günümüzde organizasyonlar yeni strateji arayışlarına giriyor. Şirketler, bu manada çalışanlarından daha etkin verimlilik yakalayabilmek için yaratıcı çözümler geliştirmeye çalışıyor.
Çalışanların yaratıcı olması gerekliliğinin ön plana çıktığı günümüzde iş dünyası ve dolayısıyla çalışanlar 10 yıl öncesine göre çok daha değişik bir yapıya sahip. Bütün bunlara paralel olarak eskinin geleneksel, terfi, prim verme gibi motivasyon metodları iş yaşamında artık pek etkili olmadığı gibi firmaya bağlılığı da sağlamayabiliyor. İşte bu noktada yöneticilerin çalışanlarından haftanın her günü en iyi verimi alabilmek için ne gibi yeni motivasyon teknikleri kullanmaları gerektiği sorunu ortaya çıkıyor.
Verimli çalışmak isteyen bir işletmenin, ilk başta önemsiz detaylarmış gibi görünen tüm bu soruları dikkatlice incelemesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, “bu noktalar bir işletmede boşa giden para ve insan gücünü ortaya çıkaracaktır” diyor.
Gayretli çalışan eleman yaratmak
Her şeyden önce yöneticilerin başta organizasyon içerisinde kendilerini analiz etmesi gerekiyor. Acaba şirketin içerisindeki yöneticiler çalışanların hatalarını yakalamak için mi çaba sarfediyor? Ya da organizasyon içerisindeki kültür övgü yerine eleştiriye mi dayanıyor? Eğer cevap bu iki soruya “evet” ise, hiç bir zaman bu şekildeki bir organizasyonun çalışanlarından yüksek verimlilik beklenemez. Bu durumda çalışanlar sadece kendilerine verilen işi yapmaktan öteye geçemez. Otoriter ve zorlayıcı yönetici tipi günümüzde çalışanlarının davranışlarını şekillendirme konusunda başarılı olamıyor. Başarılı yöneticilerse çalışanlarını zorlamak yerine etkileyen ve destekleyici çalışma ortamları yaratanlar arasından çıkıyor. Bu tip yöneticiler başta organizasyondaki gücün kendileriyle başladığına inanır. Yani yönetici, çalışanlar için örnek teşkil ettiğinin bilinciyle hareket eder. Ayrıca ne istediklerini direkt söyleyerek, kesin ve net biçimde kendilerini ortaya koyarlar.
Şirketlerin 3 tür askeri
Büyüyen şirketlerde "çalışanlarının neye benzediği" konusu, yöneticiler için giderek azalan bir önem taşır. Ancak az sayıda şirket bireysel farklılıkların ve insan gücünün aynı motivasyonel kanallarla hareket etmediğinin farkına varır. Bu durum son dönemlerde yapılan araştırmalar ve yazılan makalelerle de gerçekliğini ispatladı. Sorunlar karşısında hızlı harekete geçebilme kabiliyetini yüksek kılıp, kurumsal hantallığın çarkından çıkmaya çalışan vizyoner şirket yöneticileri ve uzmanlar çalışan profili ile daha yakından ilgilenmeye başladı. Özellikle son dönemde yapılan çalışmalar içinde en etkili olan Cringley araştırmaları (Accidental Empires), yeni şirketlerin başarısı üzerinde şirket ömrünün belirli dönemlerinde ortaya çıkan, farklı becerilere sahip üç çalışan tipinin etkili olduğunu vurguluyor ve bunu asker sınıfları ile bağlantılı olarak anlatıyor.
Komandolar
Çıkartma bölgesinde ilk boy gösteren grup olan komandoların şirketteki karşılığı, "hızlı ve ucuza çalışan" elemanlar. Şirket komandoları, bir düşünceyi ürüne dönüştürebilen, yani yoktan var eden kişilerdir. Sorunların karşısına doğru bir konumlandırma ile çıkarıldığında, bu kişilerden sadece biri, onlarca sıradan çalışanın yaptığını gerçekleştirme gücüne sahiptirler. Komandoları olmayan bir şirketin hiçbir şansı bulunmaz.
Piyadeler
Komandoların yarattığı elverişli koşulları kullanan ikinci dalgayı piyadeler oluşturur. Piyadeler, daha çok sistem geliştirerek, üretim ve satış çabaları ile şirketi kar eden bir işletmeye dönüştürmeye çalışır. Bu grup, şirketin yapısını oluşturarak, bir düzine arkadaşın arasındaki ilişkinin ötesindeki bir işleyişi sağlar. Komandoların koşullarını oluşturduğu başarı böylece gerçekleşir.
Polis gücü
Şirketin komandolar ve ardından piyadelerin çabası ile piyasada edindiği yeri tutacak gücü, polis oluşturur. Kurumsal istikrarın güvencesi olan bu güç, orta yönetim tabakası olarak kendisini gösterir. Ani ve kriz durumlarımda şirketin çatırdamasına yol açacak hareketlilikleri engelleyen bu kesim, harcamaların kısılmasına da en azından satışın artırılması kadar önem veriri.
Şimdi geldik asıl sorularımıza; siz bir yönetici iseniz çalışanlarınızı ne kadar iyi tanıyıp, farklı özelliklerini ayrıştırmadan bir bütün haline getirebiliyorsunuz? Veya eğer bir çalışansanız; siz hangi tarz bir çalışan olduğunuzu ne kadar iyi biliyor ve çalışma arkadaşlarınızın farklılıklarını ne kadar kabul edip bir bütünün parçaları gibi görebiliyorsunuz?
İlk sorumluluğunuz bu sorulara verilen cevaplarınızla başlar. Unutmayın ki kurum kültürünü ve dinamizmini oluşturan en küçük parçalar sizlersiniz… Sizler bir araya gelerek çalışmak istediğiniz kurumu oluşturursunuz. Artık zaman söylenmek yerine biraz şapkaları önümüze alıp düşünme zamanı.