İnsan ilişkilerinde başarılı olmak
Böyle der, işe alımlardaki görev tanımları. Der demesine de uygulayanlar, uygulamayanlar veya uygulayamayanlar diye ayrılıverir işin içerisinde. Peki, neden böyle oluyor?
Birçok neden var bu konuda yazılacak ve söylenecek. İsterseniz önce bazı diyaloglara kulak verelim.
“ Git istediğine şikayet et”,
“ Müdür sanki çok biliyor”,
“ Bu şirket için saçımı süpürge ettim, bir de azar işitiyorum”,
“ Bu paraya bu kadar arkadaşım”,
“ İşimizin gereği neyse onu yapmalıyız”,
“ İki gündür tam çalışıyorum ama müşteri velinimetimizdir”,
“ Madem o kral ilan edildi, bizde yakışan şekilde ağırlamalıyız”,
“ İşimi seviyorum zor olsa da”,
“ İnsanları seviyorum”.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Bir de başka açıdan bakalım.
“Ben müşteriyim müşteri”,
“Şefini, müdürünü çağır o gelsin”,
“Siz beni tanımadınız herhalde”,
“Bir ricam olacaktı”,
“Mağaza personeliniz çok yardımcı oldu”,
“Bu çocukların hepsi harika”,
“Güler yüzlü ve her konuda yardımcılar”.
Bu diyalogları da çoğaltmak mümkün…
Farklı mağaza ve kuruluşlarda yaşanıyor olsa, işte bu bizim farkımız, demek kolay olurdu.
Farkındalık demek mi kolay? Farkı fark ettirmek mi?
Ya aynı mağazada yaşanıyorsa? Ne şekilde ve nerede olursa olsun, dikkat etmemiz gerekenler bu noktadan başlıyor. İşe almadan başlayan sürecin sahada denetimi ve uygulanmasıyla devam ediyor.
Bu süreci özetleyecek olursak;
• İşe uygun elemanın İK tarafından istihdamı
• İş sözleşmesinin yapılması, görev tanımları ve iş süreçlerinin bildirilmesi
• İş başı eğitimini alması
• Branş eğitimlerine katılması
• Çalışanın performans değerlendirmesi, ilk akla gelenlerdir.
Bu bağlamda genelde iş gelir, müşteri ilişkilerinde düğümlenir. Nedenler sıralanır ardı ardına.
• Aidiyet
• Ortam ve uyum sağlama
• Üst yöneticilerin tutumu
• Motivasyon ve geribildirimler
• Ücret ve diğer yan etkenler
• Terfi, tayin, çalışma saatleri gibi nedenler ağırlıklı gündem maddeleridir.
Bunların birçoğu haklı nedenler içermektedirler. İçermektedirler de iş onla kalsa iyi.
Nedenler ve sonuçlar açısından bakmak gerekli burada.
Her iki yönlü olarak memnuniyeti sağlamak zorlaştı! Hatta üç yönden demek gerek.
Müşteriyi memnun etmek zor! Çalışanı memnun etmek zor! Yönetimi de bu zorluklardan ötürü memnun etmek zor! Ne kolay? Tüm zorlukların üstesinden geldiğimizde bile, sahada müşteri memnuniyeti yeterince uygulanmıyorsa, yapılan onca çaba, sağlanan onlarca başarı bir çırpıda çöpe gidebiliyor müşterilerin nezdinde! Bazen önemli bir sorun gündeme oturuyor. Bazen bir şikayet ortalığı karıştırıyor. Bazen de bir ambalaj kağıdında düğümlenebiliyor sorun. Fiyongu açsanız, içi memnuniyet dolacak belki de kim bilir? Ben bilenleri arıyorum işte. Onları bulmak, eğitmek, gelişimlerini sağlamak ve tutmak bizlerin görevi ve olmalı da.
Kolay değil biliyorum. Geriye kolay ne kaldı derseniz? İnsan ilişkilerinde başarılı olmak derim.
Yazımı William Shakespeare’den bir alıntıyla bitiriyorum.
Hayata dair;
Hayat bir sevdadır...
Onu yaşa!
Hayat bir hediyedir...
Onu al!
Hayat bir bilmecedir...
Onu çöz!
Hayat bir fırsattır...
Onu yakala!
Hayat bir şarkıdır...
Ona eşlik et!
Hayat bir iyiliktir...
Ona karşılık ver!
Kendine bir iyilik yap.
Herkese gülümse...