Gemiler yandı geri dönüş yok
İşçi sağlığı ve iş güvenliğindeki korkunç gerçeklerden bahsedip, patronlara, “Denetim yok diye işçilerinizi öldürmeye, sakat bırakmaya devam edecek misiniz?” diye sormamızın üstünden bir hafta bile geçmemişti. 301 canı toprağa gömdük. Taammüden, planlayarak, başka şans tanımayarak, onları ölüme mahkûm ederek
Bu yazı yayınlandığında da bu cinayetin üzerinden kaç gün geçmiş olacak? Tahmin ve umut ediyorum ki geride kalanlara devletimiz cömert davranacak. Ailelere tazminat ödenecek, yetimlerin öğrenim masrafları için çeşitil burslar verilecek. Ölenler ailelerinin geleceğini kurtarmış olacak. Ama asıl yapılması gereken hiçbir şey yapılmayacak. Bunca gün geçti, ne o bölgede ne Zonguldak’ta ne de başka bir bölgedeki başka bir maden ocağında tek bir iyileştirme, tek bir modernizasyon, tek bir denetim raporu duydunuz mu? En ufak bir değişiklik olacağından ümidi olan var mı? Benim yok.
Neden yok biliyor musunuz? Çünkü ben 4-8 Ocak 1991’de oradaydım. Büyük madenci yürüyüşünde... 100 bin madencinin çoluk çocuk, ana baba, tüm aileleriyle tüm mahalleleriyle, tüm bir kent Zonguldak’tan Ankara’ya büyük bir yürüyüş yaptı ve ben de oradaydım. Gün be gün, an be an o tarih yazan yürüyüşün içindeydim. Kar kış demeden açlık ve yokluk içinde ayaklarında patlamış ayakkabılar, yürümekten yara olmuş ayaklarıyla yol boyunca soğuğa dayanamayarak geride bıraktıklarıyla yürüdü madenciler. Bütün tahriklere, polis baskısına, kendilerine gönderilen yardımların engellemesine, gözdağlarına rağmen yürüdüler.
“Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı” sloganı hala yankılanır kulaklarımda. “Ölmek var dönmek yok” haykırışları, “Gemileri yaktık geri dönüş yok” sesleri. Aslında her şey sendikanın Ankara’ya gidip “Hükümetle görüşeceğiz” talebiyle başladı. Otobüslere binilecek ve görüşmeye gidilecekti, hepsi bu. Ama o günkü zihniyet bunu bile çok gördü. Otobüsler giremedi Zonguldak’a. “Öyleyse biz de yürürüz” dediler ve yürüdüler. Otobüslerle belki yüzler gidecekti yürüyerek yüz binler gitti.
Soma ne ilk, ne de son olacak. Yine unutturacaklar, yine unutacağız, yine “Ailelere tazminat verildi, yetimlere burs verildi, evler yapıldı çok şükür!” diyeceğiz ve yine evlatlarımızı o ölüm çukurlarına göndereceğiz.
Neden ümidim yok biliyormusunuz? Çünkü oradaydım. 100 bin kişilik madenci ordusu Ankara’ya yürürken oradaydım. Koşullarının iyileştirilmesini istiyorlardı, sözleşme görüşmelerini kilitleyip onları sokağa döken ücret zamlarının kabul edilmesini istiyorlardı. O destansı 5 günün sonunda ne oldu biliyor musunuz, onları yollara döken şartlar aynen kabul edildi.
Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir işçi yürüyüşü bile unutuldu gitti. Neredeyse Zonguldak’ı unutturdular. Şehirden intikam aldılar hatta.
1992’te Kozlu, 1995’te Sorgun, 2003’te Emenek, 2004’te Küre, 2006’da Dursunbey, 2009’da Mustafakemalpaşa, 2010’da Zonguldak, 2013’de Kozlu, 2014’de Soma... 700 madenci... 1992-2014... Büyük yürüyüşten bu güne 700 madenci...
Aynı dönemde Almanya’da bu sayı 3. İngiltere Soma gibi bir faciayı 100 yıldan uzun zamandır görmüyor. Şimdi taşeronlaşmaya karşı bir mücadele veriliyor. Çok haklı bir mücadele hatta. Hükümet içinde de karşı sesler yükseliyor. Taşeronlaşmayı yılardır hükümetler desteklememiş hatta bir hükümet projesi olarak ortaya çıkmamış gibi.
İşletmecisi taşeron olmuş, devlet olmuş, özel sektörün güclü holdingleri olmuş ne fark eder? Demokratik, insan haklarına ve çalışanların haklarına saygılı bir hukuk devletinde hepimizin hayatı devlet kurumlarının güvencesi altında değil mi?
Senede 8 bin işyerini denetleyebilecekseniz, 16 bin işçiye bir müfettiş düşecekse, daha da önemlisi; devlet kurumları hükümeti, bakanları, yasaması, yürütmesi, yargısı zihniyetini değiştirmeyecekse taşeronlaşmayı kaldırsanız ne fark eder?
Cinayeti hayatın doğal akışının bir sonucu olarak gören, çocuk işçi çalıştırmaya, kaçak işçi çalıştırmaya, sigortaların eksik ödenmesi ya da hiç ödenmemesi gerçeğine gözünü kapayan, işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerini almayanları, kan parası geleneğiyle yargı yollarının tıkayanları hoşgören, her fırsatta işçi haklarını çiğneyen patronlarla kolkola gezen bu zihniyet değişmedikçe daha çok ağıtlar yakılacak.