Finansal Kapasiteyi Geliştirmek

Şirket başarısının sürdürülebilirliği üzerine yapılan araştırmalar asırlık şirketlerin sırlarından birinin emsallerine göre finansal yönetim açısından daha temkinli olmaları olduğunu bize göstermektedir. Bu şirketler kendi piyasalarındaki rakiplerine göre çok daha fazla likidite tutmaktadırlar. Başka bir deyişle kasa, banka ve hızla paraya çevrilebilir menkul kıymetlerin bilanço aktiflerindeki oranı daha fazladır. Likidite fazlalığı paranın daha uzun ve muhtemelen daha karlı yatırım projelerine aktarılamaması adına bir alternatif maliyet yaratıyor olsa da olası krizlerde şirketin mali performansını güvence altına alacak olması nedeni ile çok işe yarayacaktır.
Finansal kurumlar açısından da kredi değerlendirme sürecinde en çok dikkat edilen unsurların başında şirketlerin borç/öz kaynak oranları gelir. Bu oran şirketin aktiflerinin ne kadarlık bir kısmını borç ve kalanını da öz kaynak ile finanse ediyor olmasını göstermesi bakımından çok önemlidir. Oran sektörden sektöre değişim gösterebilir. Bazı sektörler geleneksel olarak daha fazla borçla dönebilmektedir. Sektör ortalamalarından bağımsız bakıldığında bu oranın düşük olduğu şirketlere güven daha fazladır ve kredi imkanlarından faydalanma imkanları artacaktır. Oranın yükselmesi durumunda şirketlerin ekstra kredi bulma kabiliyetleri azalacak ve bulacakları kredilerin maliyeti de artan riske paralel olarak daha fazla olacaktır.
Öte yandan şirketler daha düşük öz kaynak ile iş yapmayı genelde tercih ederler. Tercihin bir nedeni özellikle Türkiye için daha da fazla geçerli olan sermayenin genelde kısıtlı olması durumudur. Diğer bir önemli etken ise finansal kaldıraç da dediğimiz borç/öz kaynak oranı vasıtası ile şirketlerin karlılıklarını arttırma potansiyelinden faydalanmak istemeleridir.
Finansal kurumların daha konservatif bakış açısı ile şirket yönetimlerinin girişimci bakış açısı ile yüksek kaldıraç beklentilerinin dengelenmesi hususu finans yöneticilerini en çok meşgul eden hususlardan biridir. Yüksek borçlanma bir risk unsuru olarak görüldüğüne göre öncelikle bilançoya bakıldığında risk olarak görülen unsurların gerçeklikte bu şekilde olmadığına bankacıları ikna etmek gerekir. Bu bağlamda yapılması gerekenlerin başında şirketin uzun vadeli nakit akış projeksiyonunu çıkartmak gelir. Örneğin; yüksek borçlu görünen bir şirketin borcu uzun vadeye yayılmış ise şirketin yaratacağı nakit akışları ile rahatlıkla ödenebilir olabilir. Tersi durumda ise kısa vadeli borçlanmış bir şirket kısa bir dönem sonra nakit sıkışıklığı içinde olacak da olabilir. Öyleyse borçlanmanın tutarı kadar vadesinin ne olduğu da analizde çok kritik önemde olacaktır. Şirket gelirleri ile finansal borç geri ödemelerinin (Borç Servisi) para biriminin tutarlı olması da olası bir kur riskini kaldırmak açısından önemli unsurlardan biridir. Riski belirleyecek bir diğer unsur da şirket borçlanmasının sabit ya da değişken mahiyette olduğudur. Sabit faizle borçlanmış şirketler olası faiz artırımlarından etkilenmeyeceği için daha az riskli kabul edilecektir.
Nakit akışı üzerinden yapılacak analizlerde şirketin ileriye yönelik gelirlerinin projeksiyonunu yapmak en zorlayıcı çalışmaların başında gelir. Geçmişe yönelik verilerle ve uzun vadeli güvenilir satış sözleşmeleri ile desteklenmiş öngörüler çok daha fazla kabul görecektir. Finansal kurumlar bir şirkete ekstra kredi verip vermemeye karar verecekleri zaman şirketin nakit girişlerinden nakit çıkışlarını düştükten sonra buldukları dönemsel nakit akışlarını ilgili dönemlerin borç servisine bölerek bir oran bulurlar. Bu orana borç servis karşılama oranı (BSKO) denilir. Beklenen borç servis karşılama oranı risk seviyesine bağlı olarak genelde 1.1 ile 1.5 arasında değişim gösterirse de madencilik gibi görece riski daha yüksek sektörlerde 2 rakamını bile bulabilir. Oranda birin üstünde kalan kısım şirketin nakit akışı ile ilgili emniyet marjı olarak kabul edilir ve nakit akışlardaki sapma riski ne kadar az kabul ediliyorsa marj da o nispette düşüş gösterecektir. Nakit akış üzerinden borç geri ödenebilirlik analizi yapan finansal kurumların bulacağı BSKO eğer beklentinin üzerinde ise şirkete ilave kredi verilebilir anlamına gelir. Çok yakın veya düşük ise ilave kredi alabilme şansı da azdır. BSKO analizinde önemli hususlardan biri de bu oranın sadece tek bir dönem için değil talep edilen ilave kredinin geri ödeneceği tüm dönemler için beklentiyi karşılıyor olması gereğidir. Özellikle mevsimselliği olan ve dönemsel iş yapılan sektörlerde bazı dönemlerde çok yüksek diğerlerinde ise düşük BSKO bulunabilir. Bu takdirde ise eşit taksit yerine nakit akışına uygun bir geri ödeme planı oluşturularak soruna çözüm getirilebilir.
Fatih Kuran
Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı