Ben de perakendeci olmak istiyorum diyebilmek

Eğer güneşi gözden kaçırdım diye gözyaşı dökersen, yıldızları da gözden kaçırırsın. 'Rabindranath Tagore'

 

Yazacak oldukça fazla şey var aslında. Ondan olsa gerek, bir süredir düşünüp duruyorum yazının içeriğini. Önemli gelişmeler oluyor ve olmaya da devam ediyor perakende sektöründe.

Gelişmeler denince perakendenin beklediği yasa tasarısına değinmemek olası değil elbette.  Birçok kesim için bu önemli bir gereksinimdi. Bazı kesimler içinse mevcut yasalar yeterli idi.

Şimdiysemuhtemelen çıkacak olan yasa, yerelindenulusalına ve alışveriş merkezlerine dek her kesimi kapsayacak ve etkileyecek nitelikte görünüyor. Yok, yok amacım hemen sayılara, pazar paylarına, açılan ve açılacak olan mağaza ve alışveriş merkezleri miktarlarına değinmek değil. Bu işler daha çok su kaldırır. Yer kalmadıysa, satılan mağazalar aranır veya ilerideki olası satışlar beklenir. Organize perakende giderek daha da organize oluyor ve olmak zorunda. İndirim mağazalarından süpermarketlere uzanan çizgide ilginç gelişmeler yaşadık ve yaşayabileceğiz gibide görünüyor.

Yapılan onlarca iyi çalışma var. Bazılarını duyuyor ve öğreniyorum, bazılarına da bizzat tanıklık ediyorum.  Yasa konusunu sonraki yazımda daha ayrıntılı bir şekilde işleyeceğim.

Perakende de yer denince hemen şu deyiş akla geliverir; lokasyon lokasyon lokasyon.
Mağazalar denince de ilk akla gelen; müşteri, müşteri ve müşteri oluyor.

Lokasyon, mağaza ve müşteri üçgeni ele alındığında da çalışan, çalışan ve çalışan demek gerekiyor.
Perakende sektöründe iyi ve deneyimli çalışanlara olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. İstihdam etmek, eğitmek ve uzmanlaşmayı sağlamak, perakende de uzun ve zorlu bir süreç. Kıdem arttıkça ve basamakları tırmandıkça daha farklı zorluklar ve sorumluluklar bekliyor çalışanları, her işte olduğu gibi. Perakendeciliği özendirmek ve daha iyi hale getirmek hepimizin görevi ve olmalı da. Peki ya onların çocukları. Bu çocukların kaçı anne ve / veya babaları gibi perakendeci olmak istiyor? Merak ediyorum? Soruyu birde tersten soralım. Kaç anne baba çocuğuna sende perakendeci ol der? Demeleri için daha yapılacak çok şey olduğuna inanıyorum...

Sektörden değerli bir dostum geçenlerde bir başarı öyküsü gönderdi. Kariyer konusunda bir görüşme yaptığımızdan sonra gönderdiği bu öyküyü sizlerle de paylaşmak istiyorum. 

“ Lily Yeh Çin asıllı Amerikalı bir artist. 1980’li yıllarda üniversite son sınıfta okurken öğrenimine akademik kariyer yaparak devam etmek istedi. Geleneksel Çin resim sanatı üzerine çalışıyordu. Ama hangi üniversiteye müracaat ettiyse hep geri çevrildi. Oldukça yeteneksiz bulunmuştu! Öyleyse Lily Yeh bugün Amerika’da geleneksel Çin resim sanatında çok saygı duyulan ve beğenilen bir sanatçı olma sıfatına nasıl kavuştu? Gelin kendisinden dinleyelim;

‘Kariyerim tam bir çöküş örneğiydi
Başvurduğum her okuldan ret cevabı almıştım ve kariyerim adına ne yapacağımı bilmiyordum. Neler yapabileceğimi araştırmaya başladım. Bulabildiğim tek iş bir sivil toplum örgütünün kenar mahalledeki bir çöplüğü bir parka çevirme projesi idi. Uyuşturucu müptelalarının yaşadığı, evsizlerin mesken tuttuğu çöplerle dolu bir parkta bir duvarın üzerine resim yapmak. Lily ölesiye korkuyordu, Çinliydi, kadındı ve yeteneksizdi, parktaki çöp yığınlarını görünce işi bırakarak oradan kaçmak istedi.
Sonra Rilke’nin şu sözlerini hatırladı:

‘ Sakın şiir yazmayın.
Ta ki şiir yazmazsanız öleceğinizi hissedinceye kadar.’
Lily de ölesiye resim yapmak istiyordu bu nedenle devam etmeye karar verdi. İlk eserini çöplerle dolu bir parkın duvarına çizecek de olsa. Lily Yeh o günlere geri dönüyor ve o günlerde hissettiklerini şöyle anlatıyor:
‘ Ya kalacaktım ya kaçıp gidecektim. O anda iç sesimi dinledim. İç sesim bana kalmamı söyledi. Bana verilen fırsat ne olursa olsun, küçük ya da büyük ben onu en iyi şekilde değerlendirmeliydim. Hayatta her zaman bizimle konuşan bir iç sesimiz vardır ve biz onu dinlemeyi öğrenmeliyiz. ’
Bu proje ile Lily sanat kariyerine başladı. Başarı ona çabuk ve kolay ulaşmamıştı. Başarıya ulaşmak için yıllarca mücadele etmesi gerekti. Ama bundan hiç şikayetçi değil. Erken ve zamansız gelen başarının aldatıcı olduğunu söylüyor ve ekliyor:
‘ Eğer çok çabuk başarılı ve ünlü olsaydım, birden çok para kazanmaya başlamış olsaydım, iç sesimi dinlemeyi asla öğrenemez sahip olduğum pek çok özelliğe başarının aldatıcı çekiciliği ardından ulaşamazdım. Kariyerime başlarken yaşadığım başarısızlık beni kendimden korudu ve benim kendimi daha iyi geliştirmemi sağladı. ’

Lily Yeh’ in başarı hikayesinden sonra bende yazımı Rainer Maria Rilke’ nin bir sözü ile bitirmek istiyorum. ‘ İnsan içinden bir şey verirse o ufak ya da büyük olmaz, gerçek olur.'