2019 yazında tasarım rüzgarları
11-18 Haziran’da Design Miami Basel 2019, 11 Mayıs’tan 29 Kasım’a kadar altı ay boyunca Venedik Sanat Bienali, 5-8 Eylül 2019 Nomad, 7-15 Eylül Venedik Cam haftası ve diğerleri… Tasarım sahnesi, kişiye özel ve tek parça , ya da sanat kıvamında ve koleksiyon değerinde, eski, yeni ve fütürist , çok çeşitliliği ve yeni sunum tarzlarıyla hiç olmadığı kadar güncel ve hareketli. İşte size bu yazdan seçtiklerimiz.

Design Miami Basel ‘da Antroposen çağı
Bu sene 14 üncüsü düzenlenen Design Miami/Basel, 45 seçmece galerilerin katıldığı Art Basel sanat fuarının paralel bir etkinliği . Tarihi mobilya, özel dekorasyon ya da günümüzün en yeni malzemeleri ve teknikleri ile geliştirilen tasarımların , koleksiyoncular için tek parça ya da sınırlı sayıda özel çalışmaların , sanat eseri kıvamında sergilendiği 1700 yıllık tasarım geçmişini tarayan bu fuarın 2019 versiyonu ,Aric Chen’in küratörlüğü çerçevesinde Antroposen çağı üzerinde duruyor. Yani, uzmanlar tarafından başlangıç tarihi hala tartışma konusu olan paleozoik , tersiyer gibi, ama şu anda içinde bulunduğumuz ve insan egemen ancak geri dönüşü artık belki olmayan, bozulan ekolojik dengeler ile insanların gezegenimizi kalıcı olarak değiştirdiği kuramı üzerine konumlandırılan jeolojik dönem.
Aric Chen ‘in doğa temalı elementler sergisinin ilk ayağı “ Earth “( gelecek fuarın, yani Aralık’ta Miami‘de yapılacak olanın teması ise su olacak), 9 proje etrafında antroposen çağı malzeme ve koşullarında trendleri , tasarımcıların nasıl yeryüzünün kaynaklarını , doğal ve yapay, hammadde ve atık , üretim ve tüketim arasındaki sınırların iyice kaybolduğu değiştirilen tabiat koşulları içerisinde düşündüğünü, toprak elementi penceresinden anlatıyor.
Örneğin Mercado Moderno projesinde Brezilya’da yaşayan bir kuş türü olan joao, yani dokumacı kuşunun çamur, çubuk, yaprak gibi doğal malzemeleri kullanarak yuva yapmasından esinlenen Mamluco Studio geri dönüştürülmüş balıkçı ağları, fiber, karton, tahta ve diğer atıkları bir araya getirerek ,insanlar için yeni yuva önerilerinde bulunuyor. ( FOTO 1 Mercado Moderna- Mamluco Studio)
Plastik parçaları minerallerle beraber yüksek sıcaklık altında presleyerek dünyanın jeolojik gelişim sürecini kopyalan Shahar Livne ise , plastiğin biyolojik ayrışmayan malzemeler arasında sayılmasına rağmen, süresiz kullanılabilir “hiper objet” statüsü kazanabileceğini içine plastik entegre ettiği banklarıyla gösteriyor.(FOTO2 Shahar Livne ) Joseph Walsh, Magnum V projesinde ise zeytin ağacını teknik olarak dev bir boyuta getirmeyi başardığı ona kurdelemsi bir geometrik şekil vererek doğanın sınırlarını zorluyor.(FOTO3 Joseph Walsh Magnum V )
Doğa konusunu işleyen galerilerden en önemlisi , Fransız eski Cumhurbaşkanı Mitterand’ın yeğeninin sahibi olduğu Galerie Mitterand , Wallace Foundation için 1984 te yapılmış olan 13 parçalı dövülmüş metal tekniği ile gerçekleştirilen Willamsbourg bahçe koleksiyonunu sergiliyor . Claude Lalanne’ın yarattığı bu hayvanlar geçidinde neler yok ki. 340 000 euros ‘ya bronz maymun lamba, süsen yapraklı tavşan aydınlatma, 950 000 euros‘ya kelebekli avize , kuşlu masa ya da dağkeçili banklardan oluşan hayvanlar alemi, sınırlı sayıda tasarımlardan oluşan tüm parçaların satılmış olduğu bir doğa- sanat şöleni. (FOTO 4 Group – Claude Lalanne fonksioynel hekyelleri)
Vakti zamanında bankacılığı bırakıp annesinin evinin dekorasyonuyla tasarım dünyasına kolları sıvayan efsanevi Jean Royère’in (Galerie Jacques Lacoste, Patrick Seguin) fuar açılışından önce alıcı bulan salon takımının bu derece ilgi görmesinin sebebi içinde bulunan iki kutupayısı koltuğu. Neden mi ? Meşe ağacından yapısı, yuvarlak bir kutup ayısı gibi beyaz ve yumuşak moher kaplı gövdesiyle 150 adet üretildiği tahmin edilen, 1950 tasarımı “ours polaire” serisinin kanepeleri 2016 New York Phillips müzayedesinde 754 000 $ a alıcı bulurken , 2017 de koltuklar 995 000 $’a Christie’s tarafından satıldı desek . (FOTO 5 Bos )
Caterina Tognon galerisinde okyanusun gizemli derinliğini hatırlatan Maria Grazia Rosin imzalı pembe opalin, gözleri LED ışıkla aydınlatılmış ahtapot Murano avize işe çağdaş bir örnek.
(FOTO 6- Marie Grazie Rosin) Régis Mathieu’nün tasarımı, , vantuzları dağ kristalinden damlalarla kaplı bronz denizanası avize ise bir mücehver gibi işlenmiş.Tasarımlarında altın işçliği ve kuyum tekniklerini de kullanan Régis Mathieu’nün uzmanlık alanı 6 yüzyıllık tarihi kapsayan 500 avize koleksiyonu. Son projesi Kremlin olan ancak Versailles sarayı, Paris Opera’sı ya da Notre Dame kilisesi gibi her türlü Fransiz kulturel mirasinin tartismasiz restoratoru, ayni zamanda Evolution 5 adini verdigi, elektrik yokken avizelerde kullanilan mum isigi kalitesini yakalayan LED ampullerin de mucidi. (internetten siparis vereblirsiniz www.arterolux.com) (FOTO 7 Régis Mathieu denizanasi avize)
Japonizm de bu doğa esinlenmesinden payını alıyor. Avustralya’lı sanat taciri Oscar Humphries ‘in standı 1858’de Japonya’nın ilk defa dünyaya açılıp batıyla diplomatik ilişkiler kurmasıyla insanların hayalgücünü harekete geçirip üretilen , ne doğulu ne batılı, hayali bir Japonya’ nin ürünü romantik bir amalgam ve geniş bir yelpazeye yayılan dekortif eşyaları sergiliyor. Stilize ya da gerçekçi bu doğal motifler Tiffany’s için 1880’lerde yapılan , arılı, yusufcuk böcekli, örümcekli gümüş vazolar, Sèvres fabrikalarinda üretilen objeler, ya da 1882 de Amerika’dan Japonya’ya seyahat eden ilk bağımsız tasarımcılardan Christopher Dresser ‘in 14 parçadan oluşan ve tamamı satılan porselen takımı zamanında modern ve egzotik bugün ise tarihi koleksiyon parçaları oldukları için takdir topluyor. ( FOTO 8 grup : Japonsim ve Oscar Humphries standi.) New York ‘tan ilk kez fuara katilan Erik Thomsen Gallery’nin , arasında Japon modern bambu sanatının dünyaca kabul gören büyük ustası Lizuka Rokansai ‘nin elinden çıkan gyo sepetlerin de olduğu içi ikebana süslü 16 örgü sepeti 5000-85 000 $ arası fiyatlardan alıcı buluyor. ( FOTO 9 grup- Erik Thomsen Gallery Standi )Bu görüntüyü tam karşısındaki Danimarka’li galerie Maria Wettergen’in iskandinav tasarımlarına ayrılmış standı, yine Danimarka’lı tasarımcı Ane Lkyye’ nin , servi agacı ve LED ızgaralardan oluşan 26 000 euro’luk Japon güneşi şeklindeki ışık objesi tamamlıyor. (FOTO 10 Galerie Maria Wettergen)
Hayali doğa yaratıklarının seramik örneği ise Sarai Delfendahl’in (Galerie Scène Ouverte, Paris)« Phantasmagoria « sergisi. Beyaz üzeri tek tek boyanmış ve sırlanmış ,bize uzaktan tanıdık, yakından garip –acayip gelen, dünyanın kökenine ait arketip çamurdan yapılma bu küçücük adamcıklar, hayvancıklar, adam-hayvancıklar sanat objesine metafizik bir görünüm kazandırıyor. (FOTO 11- Phantasmagoria)
Walpaper tarafından dünyanın en etkili 100 tasarımcısı arasında sayılan Mathieu Lehanneur , Inverted Gravity « tersine çevrilmiş yerçekimi “ projesi ile bu sefer de doğayı tersine döndürüyor. Algılama paradoksu sihirbazı tasarımcı, üfleme camdan narin mi narin kürelerden oluşan ayaklar üzerine oturtulmuş masif mermer konsol ve masaları ( 18 000-45 000 euros ) aslında şeylerin göründüklerinden çok daha hafif olabileceğini gösteriyor. (FOTO 12 grup- Mathieu Lehanneur )
Takı tasarımı bölümüne gelirsek Boghossian’ın, artık üretilmeyen, nasil yapilacabileceği de bilinmeyen 18 ayar altın ipek iplik örgüleriyle yarattığı koleksiyonu ve Caroline Van Hoek’un yıllarca başka tasarımcıları taşıdığı galerisini kapatıp, kendi mutfağında tasarladığı ve alenen tost basmaktan ilham alarak yarattığı « toest « serisi yani minimalist altın tost ekmek parçacıklarından oluşan (500-6000 euros) takı koleksiyonundan bahsedebiliriz. (FOTO 13 Boghossian, Foto 14 : Carolne Van Hoek -Toast )
İsviçre’li Suzanne Szy ise sanat ve takı tasırımını birleştirenlerden. Kendisi sanat koleksiyoncusu olduğu gibi, koleksiyonunda yer alan işlerden etkilenerek (alıcısı yine diğer sanat koleksiyoncuları olan bir hedef kitleye « wear your artwork » sloganı ile) sayısı yılda 60 ı geçmeyen, çok orjinal ve fiyatlarında hiç te masum olmayan takılar yaratıyor. Golgonda elmasları (200 000 CHF), bilezikler( 23 000 CHF), mantar, baykus, köpek ve diğer karikatür kahramanlı takılar, alman sanatçı Kerstin Brätsch’in eski teknikler kullanarak yarattığı dinazor ve soyu tükenmiş tarihi hayvanlı volkanik taşlardan oluşan bir ortamda sergileniyor . Ne de olsa dünyanın yaratılışından beri dinazorlar pırlantalar kadar eski. (FOTO 15 grup- Suzanne Szy)
Venedik 58ci sanat bienali’nde tasarım esintileri
Bue sene mayıs -kasım ayları arasında gerçekleştirilen bienal gerçekten bir uluslararası platform ancak sadece güncel sanat için değil. Tasarım galeri, yaşam stili, mobilya ve hatta « old masters” hepsi bu sene bir şekilde bienalde yerini buluyor. Design Miami Basel gediklilerinden Carpeners Workshop fuarda Nacho Carbonell’in beton küpleri, Atelier Van Lieshut’un fosil bronz sandalyeleri, Maarten Baas’in büyükbaba saat serisi gibi önemli işlerini sergilerken hızını alamayarak, standının devamını Venedik bienaline taşıyor.
Yonca yapraklı« loggia “ sı, bizanstan alınmış taş işçiliği kozmatesk mozaikli mermer avlusuyla, zamanında cephesi altın olduğundan “altın ev” diye adlandırılan Venedik Dükler sarayı ve islam mimarisi karışımı gotik şaheseri Ca d’Oro da gerçekleştirdikleri sergilerinin ismi “ dysfunctional”. Adı üzerinde tasarımı kullanılır objelerden öte fonksiyonsuz sanat işlerine, tablo ve heykele taşıyan, ya da en azından ikisi arasındaki geçişkenliği sağlayan malzeme, teknik ve formların kullanıldığı , mekanı itibariyle de geçmiş ve gelecek arasında, türünün ilk sergisi.
Neden işlevsellik bir sanatçıyı sınırlasın? Sanat entellektüel merak, yaratıcılık ve bir konuyla ilgililiği gerektirdiği gibi , bir canlıdan diğerine ulaşan bir sinapsis gibi nedeni ve niçinini tam olarak bilemediğiniz bir şekilde sizi etkileyen duygusal bir cevaba ihtiyaç duyar. Amacı da budur. Biz fonksiyonel sanata inanıyoruz diyen Carpenters Workshop’a göre sanat sonuçta sanatçının yaptığı. Üzerinde çok mürekkep akıtabiliriz fakat sanat özellikle bir kategoriye doğmaz çünkü sanatçı tür ve seçtiği mecra arasında çok uzun adımlar atabilir. Sonuçta sanatın amacı zeka ve hayatın diyaloğudur, sanat ve izleyicisi arasındadır. İzleyici de sonra kullanıcıya dönüşür.
Avluda Mathieu Lehanneur ‘ün « Ocean Memories Acqua Alta » çalışması yeşil Guatamala mermeri ve granitten yapılmış yüzen şehir Venedik’i simgeleyen, etrafa serpiştirilmiş üstü dalgalı bloklar ve banklar şeklinde düzenlenmişken, Nacho Carbonell ‘in altın gibi renkli ve parlak metallerden oluşan agaçvari organik heykelleri de 15. yüzyıl avlusunu bir ışık ormanına dönüştürüyor. ( FOTO 16 grup : Mathieu Lehanneur – Ca ‘Oro )( Foto 17 grup : Nacho Carbonell Ca d’ Oro)
Üst katta önünde Lonneke Gordijn’in kara hindiba çiçeği tohumlarından yaptığı, geleceğin hassas dengelerini unutmadan doğa ve teknolojik gelişimin birbirinin tamamlayıcısı olduğunun simgesi bu son derece modern aydınlatma , Andra Mantegna’nin rönesans freski önünde yeralıyor. İnsanlar Rönesans zamanında doğayı çözmeye başladığı gibi her ne kadar bugün yine onunla uyum içinde olma ihtiyacıniı hissediyorlarsa da, yine 500 yıl önce onu bilim teknoloji kıskacıyla kontrol etme arayışına girdi . Enstalasyon, doğa insan bağlantısının kopmaya başladığı ve tekrar kurulduğu bu iki an arasında sembolik bir köprü oluşturuyor. (FOTO 18 )
Verhoeven Twins’in « Moment of Happiness « i ise , loggia bölümünde yer alan, sanatçının Piaget ile ortak çalışması, tüyden hafif havaya asılı ve yüzeyinde Venedik manzaraları yansıttığı gibi güneş ışığını da değişik renklere ayrıştıran, içindeki altın sayesinde kah pırıltılı, kah şeffaf , hepsi gizemli bir cam baloncuklar enstalasyonu. (FOTO 19 grup : Moments of Happiness- mutluluk anlari)
9. yüzyılda benedik tarikatı manastırı olarak inşa edilen Abazzia San Gregoria, ününü Woolworth magazalarının mirasçısı Amerikalı milyarder Barbara Hutten tarafından kocası Cary Grant ‘e düğün hediyesi olarak verilmesi dışında, esasında belki de Venedik ‘in en güzel manzarasına sahip olmasına borçlu. Bu mekanda gerçekleşen Chahan-Colnaghi sergisi ise, biri tasarım ve yaşam stilini temsil etmesi( Chahan, Ralph Lauren’in eski kreatif direktörü) diğeri dünyanın en eski “old masters” galerilerinden biri olması sebebiyle ilginç bir işbirliği. Sadece randevu üzerine gezilen bu sergide amaç insanlara 21. yüzyıl versiyonu bir “grand tour « , nam-i diğer büyük gezi yaşatmak. 18. yüzyılda doruğa ulaşan bu uygulama genç aristokratların eğitimlerini tamamlamak, bilgi ve görgülerini arttırmak için çıktıkları, en önemli destinasyonu İtalya olan bir Avrupa turu. Canaletto, Turner, Sargent ya da Whistler tabloları bu yolculuklardan alınan hatıralar kültürünün sık rastlanan parçaları. Ev ortamında gerçekleştirilen, fiyatları 1000 ile 6 milyon $ arası değişen özellikle Harry Bertoia heykellerinin, antika ve çağdaş parçaların göze çarptığı bu günümüzün büyük turunda, dünyanın işte o en güzel kapalı loggia’sında Vladimir Kagan ‘in 1970 tasarımı beyaz “Omnibus “ kanepelerine kurulmuş bir şekilde ( 70 000 € ), Peter Lane imzalı bronz sehpaya (50 000 €) bıraktığınız şarabınızı yudumlayarak, Salute kilisesi ve San Marco havzası arkasından güneşin suya düşüşünü huşu içinde izlemeniz mümkün. İçli bir « Grand Tour « nostaljisi için yanıbaşınızdaki şövalede duran Canaletto ‘nun öğrencisi Giovanni Battista Cimaroi ‘nın gerçeği karşınızda Salute’yi resmettiği 17. yüzyıl yağlıboya tabloya bir göz atmanız ise yeterli.( FOTO 20grup )
Bunun bir diğer versiyonu ilki 2017 de Karl Lagerfeld’in uzun yıllar Monaco’daki evi olan Villa la Vigie de yapılan, geçen sene St. Moritz, Chesa Planta ’da gerçekleşen , bu sene ise 5-8 eylül tarihlerinde Venedik’te, yeni restore edilen Palazzo Soranzo von Axel’e taşınan adı gibi göçebe NOMAD sergisi. Nomad, iç mimarlar, mimarlar, koleksiyoncular, sanat ve tasarım profesyonelleri için gerçekleştirilen seçme parçalardan oluşan,kişiye özel, kişisel ve radikal şekilde yeni bir tasarım sergisi. Yani biz sizin yerinize dünyanın en önemli müzelerini, sergilerini, sanatçı atölyelerini showroomlarını, önemli kültürel kurumları gezdik gördük size seçtiklerimizi getirdik diyen sanat –tasarım uzmanlarının küratörlüğünde gerçekleştirilen bir tasarim mobilya objet tablo heykel cam sanatı portfolyosu.Neler mi var? India Mahdavi’nin Wonderglass prizmatik masaları, İtalyan küratör Brian Kish’in Carlo Scarpa ve Piero Doranzio arasında kurduğu renk tarlası, Zeppeline kahve sehpaları, Giuseppe Pagano ‘nun Bocconi Universitesi için 1932 de tasarladığı sandalyeler Draga&Aurel’in „ Joy Lamps” mutluluk lambaları ve Flavio Poli’nin mavi –yeşil dev Murano vazosu …( Foto 21 grup)
Murano Cam Haftasıyla sanat eseri tadında cam tasarımlar
Murano demişken, Nomad’ın hemen akabinde Venedik Cam Haftası’nın üçüncüsü 7-15 eylül tarihleri arasında 180 sergi ve aktivite çerçevesinde gerçekleştirilecek. Favori etkinliği Thomas Stearns alla Venini, Amerikalı sanatçının Venini cam markasiyla 60’ lı yıllarda yapmış olduğu cam çalışmalarının sergisi .Bu camlardan biri “La Sentinella di Venezia”, haziran ayındaki Wright müzayede evinin açık arttırmasında 737 000 $ a alıcı bularak bugüne kadar satılmış en pahalı Murano cam işi ünvanını elde etmişti. Amerika’li Pae White, Finlandiya ‘lı sanatçı Tapio Wirkkala , ya da alman fotografçı Matthias Schaller’in Venedik ayna fotograf sergisi, Murano Glass Street Art, ya da Sandro Partosetti’nin Padova’da yer alan düğme müzesinin, moda dünyasının Murano’ya yaptırdığı düğmeleri konu alan sergisini gezebilir, dünyanın en önemli cam müzecileri, küratörleri ve eksperlerinin bir araya geldiği Murano camı çalışma günlerini ,Rönesans dönemi cam mine sanatçılığı konusunda içinde Osmanlı – Murano cam ilişkilerini inceleyen Prof . Vera Costantini, Istanbul Universitesinden Prof .Üzlifat Özgümüş gibi konunun uzmanı konuşmacıların katıldığı bir çok konferansı da takip edebilirsiniz.